REKLAMI GEÇ

ONLAR NEREDE BİZ NEREDEYİZ?..

23 Mayıs 2012 Çarşamba

19 Mayıs akşamı, Avrupa’nın en büyüğü için futbol maçı oynanıyordu. Bayern Münih takımı ile Chelsea takımı, Avrupa’nın en büyüğünü tayin etmek için ter döküyorlardı. Anlaşılacağı gibi, Almanya’nın Bayern Münih takımı, kendi saha ve seyircisi önünde, İngiliz takımı ise ateşli Alman seyircisi önünde ve yabancı bir sahada mücadele ediyorlardı.
Eve geç saatlerde döndüğümde maç 1-1 devam ediyor ve 90 dakika bitmek üzereydi. Normal süre 1-1 bittiği için maç uzatmalara kalmış, uzatmaların 4. dakikasında Bayern Münih takımının dünyaca ünlü oyuncusu Robben, penaltı atışını beceremiyor ve maçın uzatmaları da 1-1 tamamlanıyordu. Penaltı atışları sonunda misafir takım Chelsea, Bayern Münih takımını kendi seyircileri önünde 4-3 yenmiş oluyordu.
Bayen Münih oyuncuları çimlerin üzerinde serilip kaldılar. Ağlayan ve kara kara düşünen oyuncuları görmek lazımdı. İngiliz Chelsea takımının oyuncu ve yöneticileri ise diğer yanda ter ter tepinerek, dev Bayern Münih takımını kendi evinde yenip şampiyon ve Avrupa’nın en büyüğü olmanın tadını çıkartıyorlar ve bazı Alman oyuncular da onları kutluyorlardı.
O andaki görüntüleri hayretle seyretmeye başladım. 80 bin kişilik tıklım tıklım dolu stada, seyircilerden kimse sahaya atlayıp, galip takım Chelsea’lı oyunculara saldırmaya kalkışmadı. Tek bir koltuk sökülüp, sahaya atılmadı. Aksine herkes sonucu ve her iki takım oyuncularını alkışlıyor ve madalya ve kupa törenini bekliyorlardı. Sonuçta hiçbir çirkin olay yaşanmadan, Bayern Münih oyuncu ve teknik heyeti madalyalarını, Chelsea takımının oyuncuları ve teknik heyeti de, madalya ve kupalarını alıp, konfeti yağmuru altında töreni zevkle sonuçlandırdılar.
Hemen ertesi gün 20 Mayıs akşamı, bizler gibi ateşli İtalyanların ünlü Juventus futbol takımı ile ateşli mi ateşli Napoli futbol takımı, İtalya Kupa Finali için karşı karşıya geldiler. Maçı izleyenler kabul edecektir. 70 bin seyircinin meşale ve fişeklerle gösterileri ve ses bombaları ile sürüp giden maç, hiç durmadan 90 dakika oynanmış ve hiçbir olay olmadan bitmişti. Böylece maçın favorisi Juventus, rakibi Napoli’ye 2-0 yenilip, kupayı kaybetmişti.
Madalya ve kupa töreni büyük bir coşkuyla gerçekleşmiş, hiçbir seyirci sahaya atlamamış, koltukları kırıp dökmemiş, maç süresince sürüp giden meşale yakma ve ses bombalarına rağmen, tören süresice hiçbir çirkin olay görülmemişti.
Bütün bunları izlerken, bir hafta önceki Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası yaşananları düşündüm durdum. Maç bitmiş, sezonu bir puan önde götüren Galatasaray Fenerbahçe stadında berabere kalınca güçlü Fenerbahçe şampiyonluğu, Galatasaray takımına kaptırmıştı. Tabii bütün dünyada olduğu gibi ödül töreni yapılacak, Fenerbahçe oyuncuları madalyalarını, şampiyon Galatasaray da kupasını alıp sezon bitmiş olacaktı.
Daha maç biter bitmez bir sürü seyirci sahaya atlayıp saldırıya geçti, bir kısım seyirciler de koltukları kırıp sahaya, polislere ve önlerine kim geldiyse onun başına atmaya başladılar. Soyunma odalarına giden kapının önü, enkaz yığını haline geldi. İçerideki manzara dehşet vericiydi. Dışarda da adeta savaş vardı. Kadıköy sokaklarında polis arabaları ters getiriliyor, önlerine gelen işyerleri tahrip ediliyor, kimin kime saldırdığı belli olmayan bir iç savaş hali yaşanıyordu. Şampiyonluk kupası maçtan iki saat sonra ve stat ışıkları yakılmadığı için karanlıkta Galatasaray takımına verilebildi. Oyuncuları götüren otobüs, ancak sabaha karşı tesislerine ulaşabiliyordu. Ertesi gün Sayın Nihat Özdemir hala konuşup duruyor ve kupa soyunma odasında verilseydi deyip, Galatasaray başkanını suçlamaya çalışıyordu.
Bu olanlardan sonra insanın,“Onlar nerede, biz neredeyiz” diye hayıflanarak sorası geliyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı