
MUHTEŞEM YÜZYIL (HÜRREM SULTAN)
12 Haziran 2012 Salı
Geçen hafta finalini izlediğimiz Muhteşem Yüzyıl dizisini kim ne derse desin zevkle ve ibretle izledim. Her ne kadar dizinin başında (kurgu) diye yazsa da Muhteşem Yüzyıl dizisi, pek çok örneklerine kıyasla ibretlik bir diziydi. Bazılarınca yadırganıp eleştiri yağmuruna tutulmaya çalışılsa da, bence seyredip ders çıkartılacak bir diziydi. Hele dizide rol alan sanatçı kadrosu öyle uyum içindeydi ki, her oyuncu adeta o tarihi dönemi yaşıyor gibiydiler.
Aslında diziye Muhteşem Yüzyıl adı verileceğine, Hürrem Sultan dense, daha doğru olurdu diye düşünürüm. Çünkü ayni konunun İstanbul Şehir Tiyatrolarınca sahnelenişinde oyuna, Hürrem Sultan adı verilmişti. Hatta o oyun Desav tarafından organize edilmiş ve Denizlili Rahmetli Kerem Yılmazer de bu oyunda rol almıştı. Tiyatro oyununda Kanuni Sultan Süleyman’dan çok, Hürrem Sultan canlandırılıyordu. Tabi Sultan Süleyman’a söylenecek söz yoktu da, Hürrem Sultan’ın entrika ve intikam duyguları baştan sona ağır basıyordu.
Geçenlerde Pamukkale Üniversitesi Morfoloji salonunda bir konferans verilmişti. Ayni zamanda tarihçi olarak tanıtılan ve bir gazetenin köşe yazarlığını yapan Sayın Yavuz Bahadıroğlu (konferans) sözüne de kafasına takmış, (sohbet) denilmesini istiyordu da, hemen arkasından “sohbet denilse kimse gelip dinlemezdi” deyip, gerçeği kendi kendine kabullenip geçiştirmişti. Ünlü bir yazar ve tarihçi olarak sunulan sayın konuşmacı sohbetinin bir bölümünde, Muhteşem Yüzyıl dizisini eleştirel tavırlarla, Hürrem Sultan’ı yere göğe sığdıramadı.
Konuşmacının asıl konusu, (İstanbul’un Fethi) olmasına karşın konferans, fetihten çok, ecdadımızı göklere çıkarma çabası olarak sürüp gidiyordu. Osmanlı’nın başlangıç noktasında Hayme Ana’yı anlatırken, örnek alınması gereken olayı vurgulamaktan çok, övgülerle geçiştirmesi asıl yadırganacak husustu. Keşke hep methiyelerle Sultanları anlatacağına, Hayme Ana ile Hürrem Sultan’ı karşılaştırsa ne kadar iyi olurdu diye düşünürüm.
Hayme Ana, öz be öz Türk olan gerçek bir ana kadın ve gerçek bir sultandı. Devletleşme sürecine girmemiş Türk boylarının başındaki Hayme Ana, Anadolu’yu Türklere yurt edinmede büyük rol üstlenmiş bir liderdi. Hürrem Sultan ise, Ukrayna bölgesinde bir papazın kızıyken Tatar Türkleri tarafından esir alınıp, Osmanlı Haremine hediye edilmiş bir köleydi. Asıl adı Alexandra olan (Roxelana)’nın esir alınırken öldürülen ana, baba ve yakınlarının acısını ve intikam duygularını, ömrü boyunca unutamamıştır. Hürrem, muhteşem Süleyman’ı cazibesi ve aşkıyla sıkı sıkıya kendisine bağlamıştı. Önce amansız rakibi Mahidevran Sultanı gözden düşürüp saraydan azlettirmiş, güçlü sadrazam Parga’lı damat İbrahim Paşayı tasfiye ettirmiş, yetmemiş, en güçlü şehzade Mustafa’yı gözden düşürüp entrikalarıyla etkisi altına aldığı Muhteşem Süleyman’ı ıstıraplar içinde öz oğlunu boğdurtarak öldürtmüştür.
Bu çok feci olaydan önce Hürrem’in ilk oğlu Şehzade Mehmet eceliyle ölmüştür. Kambur ve hasta oğlu Cihangir ise, çok sevdiği kardeşi Mustafa’nın öldürülüşünün acısıyla öldüğü söylenir. Şehzade Beyazıt da İran’a kaçmış, yine entrikalarla kandırılıp boğularak öldürülmüştür. Geriye kalan tek şehzade ve Hürrem’in ideali Sarı Selim diye bilinen ve sarhoş diye de anılan II. Selim tahta geçmiş ve Devlet yönetimini eline geçiren Hürrem Sultan’ın asıl ideali gerçekleşmiştir. Böylece Osmanlı’nın duraklama dönemi başlamış ve çöküşün başlangıcı olmuştur denilebilir.
Hürrem Sultan ne kadar cami, çeşme, şifa yurdu ve hatta kutsal bölgelere hayır işleri yapmış olsa da, esir edilişin intikam duygularını hiç aklından çıkartmamış ve Kanuni Sultan Süleyman’ın zaafı ile çöküşün acımasız uygulayıcısı olmuştur diye düşünürüm. Öyle hamasî duygularla övgüler, tarihe ışık tutamaz. Biraz da gerçeklerin acısını bilip söylemek daha doğru olur kanaatindeyim. Geçmişimiz ve ecdadımızla övünmek hepimizin arzusudur da, kötülükleri ve hataları da bilip söylemek, geleceğimize daha gerçekçi ışık tutacaktır.
Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir
Yorumlar
Tarihi kaynakları incelemeden sadece düşünürüm, kanaatindeyim gibi kendi sığ görüşlerini savunan bir yazı olmuş. Anlaşılan yazar Muhteşem Yüzyıl dizisinin koyu bir hayranı.Bende ordaydım ecdadı yere göğe sığdıramadı Yavuz hocam çünkü tarihi kaynakları incelersek gerçekten de yere göğe sığmaz bir ecdadımız var. Tabiki yanlışlar olmuştur fakat bu yazıdaki gibi ecdadı yerin dibine de batırmak, Hürrem Sultan ‘ı hırs ve ihtiras kaynağı göstermek tarihe yapılmış bir yanlıştır…