
HAZMI ZOR BİR CEVAP!
24 Ağustos 2009 Pazartesi
Yazılar yazarsınız
ağızlı yüzlü..
Yazılar ki;
Sadece görüşleriniz değil
ispatı mümkün deliller
ve akla yatacak örnekler vardır içlerinde
“Benim” diyen siyasetçiden
daha dobra,
“Buradayım” diyen
sevdalıdan daha aşık kentine!
Yazılar yazarsınız
okunsun diye…
Kalemi satılmamış,
kıçı-başı oynamayan yazılardır..
Yalayıp yutmaz her daim,
“laylaylomda” değildir gündemi!
Umut vermez bazen,
yalandan şeyler vaat etmez…
Can sıkan, yürek burkandır birçoğu.
Halden bilmez, umursamazın,
sadece yazıldığı vakit
canını sıkar tarzdan..
yazılar yazarsınız
hazmetmesini bilene,
hazmedemeyen
it gibi kudurur
şapkasını alıp önüne düşünene
ışık,
ciddiye almayanlardan örnekle,
gelecektekilerin kulağına
küpe olur…
Kimler gelir geçer de
siyaset denilen bu yoldan,
bir adam gibi gazeteci
durduğu noktada durur…
Dim dik
Onurlu
Ve cesur!
***
Kalemini satın alamadıklarında değil,
o kalemleri satılığa çıkaranda ara kabahati!
Ve düşün bakalım,
“Ben niye böyle görüyorum hayatı,
böyle bakıyorum
hayata” diye?
Herkesin derdi daha güzel,
daha ferah bir ülkede,
hele hele ki benim ülkemde,
insan gibi
özgürce ve huzur içinde
yaşamak değil midir?
Sormuyorum sana
“Benim yaşamamdan ötürü,
nedir bu hazımsızlığın” diye
Çünkü biliyorum nedenini…
Seninle benim aramda bir fark var!
Ben, elimde, avucumdakileri
paylaşacağım bir gelecek güdüyorum
kendimce…
Eleştirirken bile
birinci çoğul şahıstır öznelerim…
Sense
“Kardeşlik pay azaltır
benden gayrısıyla”
diye düşünüyorsun…
İtaat edenlerin ve ettiklerinle
zoraki yaşamayı insanlık sayıp,
her şeyden önce
“seni insan diye” YARADANA
kalleşlik ediyorsun,
zannımca…
Elinde keser,
yalnızca birinci tekil şahıslı
cümleler kurarsın anlatırken,
eleştirirken, ikinci ve üçüncü
çoğul şahıs öznelerine köpürüyorsun
Hangi aklı evvelin gazıyla
kendine cesaret edinip
tehditler savurduğunu bilmiyorum ama
aslına bakarsan,
sen cevap verilmeyi bile hak etmiyorsun
kanımca!..
***
Bu tarz bir üslupla da yanıt vermek mümkündür
hazımsızlık problemi yaşayan beylere;
Ya da şöyle desem anlaşılır mı ki;
“Ben yazıyorum kardeşim,
bu kenti birlikte paylaştığım insanlar için,
doğru ya da yanlış
ama insanca,
kimseye hakaret etmeden,
küçük düşürmeden,
alay ya da tehdit etmeden,
ağzımı bozmadan!
Peki sen nerenle okuyorsun yazdıklarımı,
bana onu anlatabilir misin?”