
AŞK!
3 Temmuz 2010 Cumartesi
Aşk, çok bilinmeyenli denkleme benzer…
Hani mantığına bir türlü varamadığımız
ve bu nedenle birçoğumuzun çözmekte zorlandığı için kırık not aldığı matematik sınavlarının en kazık soruları gibi…
Ama gerçekte hiç bu kadar sayısal olmayacak kadar sözel;
ezbere gelmediği için de a-sosyaldir..
Yazılı bir anayasası bulunmaz..
Elle görülür, gözle tutulur, yürekle duyulur aşk!..
Değil yalnızca tüm duyularımızı;
bildiklerimizi bile karıştırır, unutturur aşk!..
Aşk, bir andan daha kısa,
bir ömürden daha uzundur aslında!
Bir anda, vakitsiz, hazırlıksız ve
dolayısıyla aslında çok erken çıkar karşımıza,
farkına vardığımızda ise ne kadar geç kaldığımızı anlarız.
Büyüsü güneşin ışığına benzer, birden kör oluruz.
Yoğunluğu denizin derinlikleri gibidir,
kulaklarımız uğuldar,
birden sağır oluruz.
Önce ama her seferinde sersefil,
ardından kısa bir süre içinde adam oluruz..
Yokluğunda burnumuzda tüter,
varlığında kimi zaman pişman oluruz..
Her daim bir neden bulur, aşık oluruz..
onsekizinde bir esmerin edasında,
yeni açmış bir çiçeğin renginde,
günbatımında göğün kırmızısında,
bir denizin yakamozundadır aşk,
her daim tadılacak!..
Ve aşk bu yazı gibi,
yarım yamalak yaşanacak!
Ne zaman başladı,
ne zaman bitti bilinmeden…
***
Bu yazı 2008’den…
Peki şimdi niye burada?
Bugün başımdan geçen bir olay,
bana mesleğimi ne denli sevdiğimi tekrar anımsattı!
Kendime değil kentime katabilecek bir değer için
bazen paha biçilemez bireysel kayıpların
içine girmem de bundandır,
tanımadığım bir çocuğun yüzündeki tebessüm için
kendi çocuklarımın yüzündeki gülücüklerden çalmam da…
İçimdeki bu sevginin nedeni ise
bu kente bu ülkeye dair
hissettiklerimden gayrisi değildir…
Bunun adı AŞK!
Ve işte size, nasıl yapsam da bu hislerimi en güzel şekilde anlatabilsem diye düşünüp, kendi denemelerim arasında gezinirken çıktı bu yazı karşıma…
Dedim ki budur işte!
daha başkalarının paylaşımları sayesinde
çoğalması umuduyla paylaşılacak…