
ÇIKIŞ BELLİ LİDER ARANIYOR
29 Mayıs 2009 Cuma
Denizli nereye gidiyor? Son verilere göre işten çıkarılanların sayısı son bir yıl içinde on binleri geçti. Firmalar bir bir kepenk indiriyor ya da konkordato ilan ediyor. Tekstilin başkenti kan ağlıyor. Herkes dertli. Herkes sıkıntılı.
Gazetelerde sürekli kriz ve krizden etkilenenlerin haberleri. Kötü bir rüya gibi. Uyansak her şey yolunda olur mu? Düşünüyor insan. Hep örnek verirdim, Denizli’ye gelen misafirlerime “Denizli’de işsizlik yok. Gidin gündüz saatlerinde kıraathanelere bakın, hep emeklileri görürsünüz. Genç insan yoktur kıraathanelerde, çalışır onlar” derdim. Şimdilerde bakıyorum da işi gücü olan insanlar bile kıraathanelere dadanmış durumda.
İşten çıkarılan on binlerce insan nerede? Çoğu köyüne kentine geri döndü. Kalanı ise ya iş arıyor, ya da orada burada vakit geçiriyor. Bir çıkış yolu arıyor. İşi olan azınlıklar ise daha
bir çok çalışıyor. İşine daha çok sarılıyor. Korku ‘aman beni de işten çıkarmasınlar’ korkusu. Haklılar da.
Geçenlerde çok sevip saydığım bir ağabeyim tekstil mühendisliğini bu öğretim yılı sonunda bitirecek oğlu için beni aradı. “Senin çevren geniştir. Bizim oğlana şimdiden bir yer baksan. Kendisi tekstil mühendisliğinde okuyordu. Okulu da birinci olarak bitirdi. Aklında olsun” dedi. Birkaç firmanın sahibini aradım. Tabi kriz de var. Sıkıntı büyük. Ben de utana sıkıla sordum. İçlerinden bir tanesinin sözleri ile başka yerleri aramamaya karar verdim.
Kamuoyunda durumu çok çok iyi olarak bilinen bu ünlü firmanın sahibi bana şöyle söyledi. “Muratcığım, seni kırmak istemem. Ama durumlar hiç iyi değil. Ben daha önce 2 bin kişi ile yaptığım işi şimdilerde 800 kişi ile yapıyorum. Amacım aynı işi 500 kişi ile yapmak. Önceleri 4 tekstil mühendisi ile çalışırken, şimdi bu sayıyı bire indirdim. Önceden çok fazla sürkilasyon oluyordu. Çalışmasını beğenmediğimizi çıkarıp yerine başka birini alıyorduk. Şimdi ise herkes çok çalışıyor. İşine daha çok sahip çıkıyor. Bu şartlarda bu ortamda ben o arkadaşı işe alamazsam Denizli’de kimse alamaz”
Yıllarca fasonculuk yaptık Denizli olarak. Dünyaca ünlü bir iç çamaşırı firmasının havlu ve bornozlarının Denizli’de yapıldığını, yine dünyaca ünlü marka olan bir pantolon firmasının ürünlerinin Denizli’de hazırlandığını, Türkiye’de hemen hemen her yerde satılan ve yine herkesin kafasına kazınan bir çorap firmasının çoraplarının Denizli’de imal edildiğini, yıllarca Çorum Leblebisi olarak bildiğimiz leblebilerin aslında Denizli’de Serinhisar’da üretildiğini bilerek övündük Denizli’yle. Dahasını buraya yazsam bana ayrılan yere sığmaz örnekler.
Peki ne yapmak gerek? Denizli’nin çıkış yapması lazım. Bu çıkış öncelikle fasonculuktan kurtulmaktan ve marka yaratmaktan geçiyor. Nasıl tanınıyor Denizli? Pamukkalesi, tekstili, son yıllarda mermeri ve tarımı ile değil mi? Bunların hepsi ya da birinde marka yaratmak ve bir çatı altında toplanmak lazım.
Bunun için de birinin öncü olması gerekiyor. Bir lider olmalı yani. Biri ya da bir kurum, kuruluş da olabilir. “Biri çıkmalı ve bu böyle gitmez arkadaşlar demeli” yumruğu masaya vurmalı. Ama birleştirici olmalı. Herkesin tasvip ettiği söylemleri ve icraatları ile öncü olan biri olmalı. Çıkışın yolu birleşmekten ve birlikte hareket etmekten geçiyor. Ya senin firman onun firması olarak güdük kalınacak ya da bir Dünya markası olarak çıkılacak.
Böyle bir lider belki var ama şu an ortalıkta görünmüyor. Aklıma ilk gelen ve belki de tek çözüm olarak görünen ise bu ildeki meslek odalarının birleşerek bunu yapması. Ya bir lider bekleyeceğiz, ya da çıkıp bunu yapacağız. Buradan çağrım, üç büyük meslek odası başkanına Müjdat Keçeci,