
ÇABASIZ YAŞAMAK
7 Kasım 2016 Pazartesi
Orhan sessiz, sakin, kendi halinde düzgün bir adamdır. Anne babasından kalma bir evde tek başına yaşıyordur. Sade bir hayatı vardır. 13 yaşında babasını kaybetmiş, kız kardeşlerini okutmak için okulu bırakmış ve onlar okuyup iş güç ve ev bark sahibi olunca, huzur içinde yaşamaya başlamıştır. Bir gün, yolun ortasında arabası bozulan bir kadına yardım ederken işine geç kalır ve işinden kovulur. 20 yıl aynı yerde çalıştığı için çok yüklü bir tazminat verirler eline. Bir süre kendine iş arar ama bir türlü bulamaz.
Bir arkadaşı ona sertifika verilen bir programa kaydolmasını önerir ve bir adres verir. Orada yanlışlıkla bir yemek kursuna kaydolur ve hayatının aşkıyla karşılaşır. Yeni bir hayat başlamıştır artık ve yeni bir iş; hem de işten atıldığı için verilen tazminat parasıyla…
Bugünkü yazımı planlarken rastlantı eseri bu filmi gördüm televizyonda. “Yeni Hayat” yeni çevrilmiş bir Serkan Acar filmiydi, hayatta tesadüf denen şeylerin tesadüf olmadığını ve gerçekleşmeden önce dantel gibi ince ince nasıl işlendiğini anlatıyordu sanki.
Öyle zamanlar vardır ki, bazen de dönemeçler; umutsuz bir durum içine düşeriz. Ama evde oturup kaçınılmaz sonuçlar için sızlanmak ve ümitsizlik içinde beklemek yerine, sezgilerimize kulak vermek zorundayız. Hayat amacımıza sadık kalmak, yolumuzu netleştirir. En karanlık anlarda ve en kötü durumlarda bile kadere güvenmek, aksi takdirde asla göremeyeceğimiz imkanlar ve seçenekler sunar. Evrenin sonsuz bir gücü vardır ve niyetlerimizin hayatlarımızı etkileyeceğini bize hatırlatan mucizeleri belirebilir. Mucizeler beklenmedik anlarda ve yerlerde belirebilir, çoğu zaman da biz mucize olduğunu düşünmeyiz. Hatta hayatımızın alt üst olduğunu sandığımız zamanlar bile bir mucizeye gebe olabilir. Hani Şems der ya: “Ne biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmadığını?”
Kötü gibi görünen şeyler bazen büyük bir amaca hizmet ederler. Kontrol etmekten ve detaylardan vazgeçip, hayatı olumlama alışkanlığını edindiğimizde her şey daha da netleşecektir. Ve hayatın beklenmeyen hediyeleri akmaya başlayacaktır. Ya akıntıda kalırız, ya akıntıya karşı. Üçüncü yol yok. Akıntının bizi taşımasına izin vermek en kolayı.
Her iniş ve çıkış, her dalgalanma ve düşüş bir öğrenme deneyimidir. İyi de olsa kötü de olsa evrenin bize gönderdiği her fırsat için şükretmeliyiz. Şükretmek engellerin üstesinden gelmemize yardım edecek bir araç ve yöntemdir. Hayatınızda şükredeceğiniz bir şeyler mutlaka vardır. Güneş doğduğu için şükredin. Rüzgarın sesini duyduğunuz için, gökyüzünün maviliğini gördüğünüz için. Sıcacık bir bardak çay için ya da sevdiğiniz bir insanın sıcacık gülüşü için şükredin. Şükranları bir seremoniye bir ritüele çevirin hatta. Bir gün içinde nelere şükrettiğinizi yazın, kaç kere şükrettiğinizi sayın. Şükrettikçe alışacak, alıştıkça bolluğun bereketin başarının hayatınıza akmasını onaylayacaksınız. Zor zamanlarda dayanma gücünüz için, sabrınız için şükredin. Huzur ve çıkış şükretme olmadan mümkün değildir. Daha fazla şükran daha fazla huzur, daha fazla şükran daha fazla bolluk, bereket ve başarı, daha fazla şükran daha fazla sevgi.
Deniz Egece’nin dediği gibi: “İki şükran bir sevgi”…. Ben’den size…
Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir
Yorumlar
İki şükrân BİR sevgi de bizden size!
Çabasız yaşanmaZ… yüreğinize sağlık