
Ünlü Ressam İbrahim Çallı ile ilgili az bilinen bir gerçek: Çal’ı neden terk etti
16 Mayıs 2020 Cumartesi
1900’lü yılların hemen başı. Çal’da yakışıklı ve eğitimli bir adam. Kabuğuna sığamıyor. Tek hedefi devlet memuru olmak. Henüz 18 yaşında ve askere bile gitmemiş.
Denizli kültüründe var olan eğreti gelinlerden biri. Sıdıka ismindeki eğreti gelin, bizim genç adama deliler gibi aşık. Yıllarca eğreti gelinlik yapan Sıdıka ile Çal’ın Kumral mevkisindeki bir bağ evinde eğlence düzenlemek isteyen 3 genç, kadına haber salar. Aldıkları yanıt ise, “İbrahim yanınızda olacaksa gelirim” olur.
İbrahim kimdir biliyor musunuz? Dünyaca ünlü ressam İbrahim Çallı.
Arkadaşları İbrahim’i de çağırırlar. Çal ve yöresinin ileri gelenlerinin oğullarına eğreti gelinlik yapan Sıdıka, Kumral mevkisinde Osman Ağa’nın bağ evine götürülür. Bir yaz günü 4 genç adam sabaha kadar Sıdıka ile yemek yer, içki içer, şarkılar-türküler söyler ve eğlenirler. Cinsel bir temas ise olmaz. Çünkü Sıdıka’nın gözü İbrahim’den başkasını görmez. Sıdıka, 4 genç adamı sadece eğlendirir.
SIDIKA’YI SIRTINDA TAŞIDI
Sabah olur. Ortalık ağarmaya başlar. Eğreti gelin Sıdıka ise zil zurna sarhoş. Yürüyecek durumu yoktur. Çal’da eğitimli oldukları için çok sevilen 4 genç sırayla Sıdıka’yı sırtında taşımak için karar alırlar. 3-4 kilometre Çal merkeze kadar Sıdıka’yı sırtlarında taşırlar. Çal’a girişte Sıdıka’yı sırtına İbrahim almıştır.
Sabahın erken saatlerinde bağ ve bahçeye gitmekte olan bazı kişiler İbrahim’in sırtında Sıdıka’yı görüp, babası Osman Ağa’ya haber salarlar. Baba çok kızar. İbrahim itibar kaybına uğramıştır. “Sen eğreti kadını nasıl sırtında taşırsın, utanmıyor musun? Çabuk Çal’ı terk et. Yoksa insanların yüzüne bakamayız” der.
Osman Ağa, oğlu İbrahim’in cebine para koyar ve İstanbul’a gönderir.
“SIDIKA BENİM HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ”
Aradan yıllar geçer. İbrahim Çallı dünyaca ünlü ressam olmuştur. Çünkü, İstanbul’da hayatı değişmiştir. Avrupa görmüştür. Osmanlı saraylarından sonra Atatürk’ün bile masasına oturmuştur. 1930’lu yıllarda Çal’a gelen İbrahim Çallı, dayısına aynen şunları söyler:
“Her şeyimi Sıdıka’ya borçluyum. Sıdıka’yı sırtımda taşımasam ne ressam olabilirdim ne Avrupa’yı, Sarayları ne de Mustafa Kemal Atatürk ile tanışırdım. Sıdıka’yı hiç unutmadım, unutmayacağım. Kendisi bana aşıktı. Ben de ona ilgisiz değildim. Fransa’da bile resim yaparken, Sıdıka’yı düşünürdüm. Hatta eşim Ayşe’ye bile Sıdıka’dan çok söz etmişimdir. Sıdıka benim hayatımı değiştirdi. Kaderime yön verdi”
Hayat böyle bir şey. Sürprizlerle dolu. Asla hayata küsmemek, umutları kaybetmemek gerekiyor. Yaşanılan olumsuzluklara boyun eğmemek, teslim olmamak çok önemli. Sıdıka ismindeki eğreti gelin, sıradan bir insanın dünyaca ünlü ressam olmasına neden olabiliyor.
İbrahim Çallı’nın dünyaca ünlü ressamlığa giden bu yaşadıkları Çal’da birçok insan tarafından bilinir. Tabi ki bunlar merhum İbrahim Çallı’nın hayat hikayelerinde, biyografilerinde yazmıyor. Ben yazdım. Çünkü, tarihe not düşülmesi gerekiyordu. SAYGILARIMLA.
KONUNUN KAYNAĞI: Çal halkı ve ressam Yaşar Çallı.
Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir
Yorumlar
Güzel bir hikaye imiş RESSAM İBRAHİM ÇALLI NIN bu hikayesini bilmiyordum
Güzel bir hikaye Ferah Bey
Tarihe ışık tuttuğunuz için sonsuz teşekkürler
Başarılarınızın devamını dilerim.
Saygılarımla..,,,,,,,
Sn. Işık yazilariniza zaman zaman ara veriyorsunuz. Çok güzel bir yazı olmuş. Haftada 2 veya 1 defa içinde Denizlililerin hikayelerinin olduğu yazılar okumak istiyoruz.