
MEB BAKANI DİYOR Kİ;
26 Şubat 2020 Çarşamba
Sözcü Gazetesi’nden Saygı Öztürk’e konuşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, sınıfta kalmanın kaldırılmasıyla eğitimde kalitenin düştüğünü belirtti. Selçuk, bu sebepten gelecek eğitim öğretim döneminden itibaren ortaokul ve lisede sınıfta kalmanın geri getirileceğini açıkladı.
Eğitimde kalitenin düştüğü bir gerçek. Ancak bunun nedeni sadece sınıfta kalmanın kaldırılması mı? Üstelik kaldıran da mevcut iktidarın MEB bakanı. Dahası yanlış hatırlamıyorsam bu kararın alındığında sayın bakan Talim Terbiye Kurulu Başkanı idi. Yani bu karar sayın bakanın başkanlındaki kurul tarafından alınmıştı.
Ne değişti ki?
Bu konuda AA’ya da demeç veren Milli Eğitim Bakanı Selçuk, çalışan ve çalışmayan çocuk arasında ayrım olması gerektiğini, her bir öğrencinin liseyi bitirdiğinde sahip olması gereken yeterlilikler konusunda standartlar oluşturulmasının önem taşıdığını, bu yeterliliğe ulaşılmaması halinde, 4 işlem bilmeyen, okuduğunu anlama-yazma konusunda sıkıntı yaşayan çocuğun liseden mezun olabildiğini söyledi.
Bu ifadeye diyecek yok. Ancak yeni mi fark ediliyor?
Bu sıkıntılı durumu yıllardan beri dile getiren eğitimciler var. Karar alınırken her şeyi siyasilerin iyi bildiği hastalığımızdan dolayı makama oturan her bakan kendince bir şeyler yapıyor. Sonuçta telafisi mümkün olmayan birçok sorunla karşı karşıya kalıyoruz.
Eğitimde sorun çözmenin yolunu size açıklayayım.
Örneğin derste öğrenci başarısızlığı %60 – 70’lerde olsa bile başarısızlığın nedeni öğrenciler, çünkü hepsi haylaz, hepsi yaramazlar dedik mi iş bitmiştir.
Öğretmenden kaynaklı bir sıkıntı yok, idareden kaynaklı hiçbir sıkıntı yok, aileden kaynaklı bir şeyin olup olmadığını zaten merak etmiyoruz.
Çünkü öğrenciler haylaz.
Bir okulda huzur yoksa uygun eğitim ortamı hazırlanamıyorsa idarecinin ne suçu olabilir? Bütün öğretmenler beceriksiz, yeterli bilgiye sahip olmadıkları içindir.
İşin kolay yolu bu demeyeceğim, bu anlayış EĞİTİMCİ anlayışı değildir.
Şu ana kadar sözünü ettiğimiz hususlar acı ama ne yazık ki gerçek.
Olumsuzlukları öğrenci kaynaklı olarak göstermek hiçbir zaman çözüm olmaz.
Sorunu çözmek istiyorsak, eğitimin ÖĞRETMEN ayağına iyi bakmamız gerekir. Eğer siz öğretmeni iyi yetiştirirseniz eğitim sorununu büyük ölçüde çözmüş olursunuz. Bu durumda sınıfta kalma olup olmaması teferruattan öteye gitmez.
Diyorum ki; Türkiye’de yıllardan beri serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor. Malını satamayan hiçbir esnaf “müşteriler iyi maldan anlamıyor” demiyor, “müşteri her zaman haklıdır” diyor ve çözüm üretmeye çalışıyor. Eğer çözüm üretemezse ya dükkanı kapatıyor, ya da iflas ediyor.
Bizim dükkanı kapatmak gibi bir lüksümüz yok. Hele hele iflas etme hakkımız hiç yok. Biz çözüm üretmeye mahkumuz.
Bunun için ne mi yapmak gerekiyor?
Çok basit.
Müşteri pardon, “ÖĞRENCİ HER ZAMAN HAKLIDIR” diyelim.
Bakın o zaman ne çözüm önerileri ortaya çıkar?