
EĞİTİMDE ESTONYA ÖRNEĞİ
11 Aralık 2019 Çarşamba
Geçen hafta PISA-2018 sonuçları açıklandığında dünya sıralamasında Estonya ilgimi çekmişti. Türkiye ile ilgili değerlendirmelerimi geçen hafta sizlerle paylaşmıştım. O yazının sonunda da bu hafta Estonya’yı değerlendireceğimi yazmıştım.
Estonya örneğindeki en belirgin özellik, eğitim parayla, pulla pahalı malzemelerle ilgili olmadığı gerçeğidir.
Bu ülkeye baktığımızda yüzölçümü 45.100 kilometrekare, Konya’nın 40.800, yani Konya’dan biraz büyükçe bir ülke.
Nüfusu ise 1.600.000. Konya’nın 2.200.000. Yani Konya’dan küçük.
Eğitimde dünya sıralamasında Çin ve Singapur’dan sonra üçüncü sırada. Yani; Kanada, Finlandiya daha sonra geliyor.
Peki, bu başarının sırrı ne?
Eğitimde başarı listesinin en yükseklerinde yer alan ülkeler genel olarak eğitim sistemlerinde büyük reformlara gitme konusunda kafa yoran ve “gelecek” hayallerinde eğitimi ön plana çıkaranlardır. Bunlardan Singapur ve Finlandiya, eğitim reformunda başarı sağlama açısından “klasikleşen” örnekler. Gelişmiş ve kaynakları bol ülkelerden, Kanada ve Japonya da, PISA listesinin hep en üstlerinde…
Ancak, son yıllarda, “fakir” ve imkânları kıt sayılabilecek bir ülke olan Estonya, PISA listesinde zirveyi zorlayan bir ülke dikkat çekiyor.
PISA-2018 listesinin dünya genelindeki ilk üç ülkesi sırasıyla, Çin, Singapur ve Estonya. Daha sonra, Kanada, Finlandiya, Japonya devam ediyor. Dünya genelinde bakıldığında eğitim reformunda Singapur, Japonya, Kore ve Finlandiya’nın başarıları zaten biliniyor.
Estonya, Avrupa’nın en kuzeyinde, Türkiye ile karşılaştırılınca, çok daha kısıtlı ekonomik imkânlara sahip bir ülke. Estonya’nın gayrısafi milli hasılası, 2018’de 36.9 milyar dolar iken, Türkiye’ninki ise, 784 milyar dolar. Yani Estonya Türkiye ile kıyaslama yerine ancak Konya ile kıyaslanabilir.
Buna karşılık, PISA sonuçlarına baktığımızda Estonya Avrupa’nın birincisi, dünyanın üçüncüsü.
Peki, Türkiye?
Bunun izahı nasıl olur?
Eğitim konusunda dünyanın en başarılı reform örneklerinden biri, Finlandiya olarak gösteriliyor. Oysa hemen Finlandiya’nın ötesinde de, gerçekten müthiş, belki de, Finlandiya’yı aşabilecek bir örnek var: Estonya.
“Estonya modelinin” mucizesi nedir diye bakıldığında çok önemli bir husus göze çarpıyor. O da; “herkesi eşitlemek”.
Bu ne demek?
Anadiline bakılmadan, gelir durumu, ailenin yapısı veya başka nedenlere bakılmadan ülkenin bütün insanlarını eşit olarak görüp, eşit fırsatlar sunmak.
PISA sınav sonuçlarına göre, Estonyalı öğrencilerin ailelerinin gelir durumu önemsiz bir faktör; işte mucize de, tam burada… Fakir bir aileden geliyorsanız da; imkânlarınız yoksa da, çok başarılı olabiliyorsunuz.
Estonya’da gelir dağılımını önemsizleştiren, “mucize” ne peki?
Özünü korumak. Yani eski Sovyet sistemini değiştirmemek öncelikle… Eski Sovyet etkisi altındaki ülkelerin aksine Estonya’nın sistemi, “eskiyi” korumuş.
Eğitimde, “parası olana değil”, herkese eşit şans veren bir sisteme ağırlık vermiş.
Her şeyden önce, Estonya’da eğitim çok değerli bir ideal. Eğitimli olmak, olabilecek en üst seviyede eğitime kavuşmak çok önemli bir toplumsal değer olarak kabul edilmiş.
Estonya’nın başarısının diğer önemli bir unsuru; ÖĞRETMEN.
İyi yetişmiş öğretmenin öğrenci ile kurduğu bağ… 1-3. sınıflarda öğretmen değişimi yaşanmıyor. Çoğu kez, 1-6. sınıflar arası, aynı sınıf öğretmeninin ders veriyor olmasına çabalanıyor. Bu noktada önemli olan, ilkokul seviyesindeki öğrencinin, ortaokula geçmeden öğretmeninden ayrılmaması… Ve o öğretmenin de, mümkün olabildiğince eğitimli bir kişi olması.
Sistemde iyi yetişmiş öğretmen var, herkese eşit olanaklar sağlanıyor, eğitimde “ana fikir” de eşitlik olunca, birtakım çok para karşılığı “iyi eğitim” sunan okullar ön plana çıkmıyor. Hatta tersine, maddi koşulları dolayısı ile geri plana düşen öğrenciler, “ön plana” çıkıyor. Ve Estonya’nın PISA testlerinde bu kadar başarılı olmasını sağlayanlar, anadilden maddi imkânlara, her konuda yoksun olanlar ve onlara gösterilen özen.
Estonya’da diğer önemli unsurda, eğitime erken başlanıyor olması; 18 aylık bebeklerden başlayarak eğitimi bedava olarak temin etmek devletin sorumluluğunda. Dahası, ileriki safhalarda da, “zengin” ve “fakir” ayrılmıyor; eşit imkânlara sahip oluyor. Bu imkân eşitliğinden dolayı da, Estonyalı öğrenciler, PISA skorlarının ölçüldüğü ülkeler genelinde, “en eşit imkânlara” sahip olanlar.
Dokuzuncu sınıfa kadar en temel eşit eğitimi alan Estonyalı öğrenciler, bu noktada asıl tercihlerini belirliyorlar: aynı eşit imkânla… Meslek eğitimi mi alacaklar, yoksa daha akademik bir yönelim içinde mi olacaklar… Meslek eğitimlerini seçenler, asla bir aşağılama veya dışlamanın parçası değil. Keza, lise ve üniversitede kademe kademe akademiden çok mesleki yönelimi olanlar ayrıca destekleniyor. Kimse geride bırakılmıyor. Ezberden çok, mantığı kullanan bir sistem var.
Estonya sistemi, bize bir şey gösteriyor.
Ülkede eğitimin iyi olması için öyle çok büyük, derinlere uzanan köklü bir reformdan çok var olan eğitim sisteminde öğretmene ve öğrenciye verilen önemden kaynaklanıyor.
Estonya’daki “sihirli” formül, iyi eğitimin kaynağının “iyi öğretmen” demek olduğu.
Bu örnekler KÖY ENSTİTÜLERİNİ anımsatıyor mu?