
BAĞIRSAM SESİMİ DUYAR MISINIZ DUVARLARIN ALTINDA!
2 Kasım 2020 Pazartesi
“Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda
dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle…”
Orhan Veli KANIK
Bilmiyorum!
Gözyaşlarım yakar mı ellerinizi?
Bağırsam, beton tozunda boğduğum sesimin ölüme kaçmış rengini görebilir misiniz?
Hain ve bencil hırslarla kesilmiş bir kolonun altından uzatsam elimi, nefesim solmadan dokunabilir misiniz?
Geçmişimi harcayıp, geleceğimden çalarak anca alabildiğim minik evimi, çocuğuma mezar olmaktan kurtarabilir misiniz?
Cebimde bulduğunuz aşk şiirini, tozunu silkeleyip, yüreğinize inmeden sevgilime okuyabilir misiniz?
Kurtulan tek fotoğrafımı, üstümdeki yıkıntılara benzemiş babama, eliniz titremeden verebilir misiniz?
Çaldığınız her gram demirin kaç can ettiğini sayabilir misiniz?
Çürük raporlu binalara her gözünüzü yumduğunuzda, göz çukurunuza kaç mezar kazdığınızı hesap edebilir misiniz?
Açgözlülüğünüze kurban ettiğiniz annenin ardında bıraktığı +1 kromozoma sahip çıkabilir misiniz?
Sahi depremin sesini duydunuz mu siz hiç?
Ben duydum, o duydu, biz duyduk!
Siz duymadınız, kulaklarınızı tıkadınız çünkü!
Tıkamasaydınız çok korkardınız!
Çünkü KOR-KUNÇ-TU, KORKUNÇ anlıyor musunuz?
Çünkü çaldığınız hayatların İsrafil Borusu’ydu öten.
Uzaktan izlediniz korku filmi gibi!
Çünkü içinizdeki kötülük kadar korkunçtu yaptığınız kâğıttan evlerin yerin dibine girmesi!
Yaptığınız mezar evlerde hiç oturmadınız, satarken de hiç utanmadınız, vicdanınızı bile yoklamadınız ama zaten yoktu.
Beş dakika bırakıp çişe gidemezken gencecik bir anne, bebeğini yalnız yolladı ölüme, sizden ötürü!
Kaç tane hayalet yaşam başladı sayenizde biliyor musunuz?
Tüm ailesini bir anda kaybeden insan, gerçekten yaşar mı sanıyorsunuz?
Azrail’in işini elinden almaya çalışıyorsunuz belki ama beceremiyorsunuz!
Sebep olduğunuz ölümün adı ecel değil cinayet, siz de ölüm meleği değil katilsiniz!
Ahhh, ahhhh!
Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz,
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar…
Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız, ölüm.
Ahmet Muhip DIRANAS
Neden hep bizim yakınımız olur bu titreşimli ölümler ha neden?
Çünkü biz fakiriz, çünkü biz orta direğiz, çünkü biz başımızı sokacak bir evi anca alabiliriz.
Çünkü biz yarı ömrümüzü sizin yaptığınız tuzaklı evi alabilmeye verdik, diğer yarısını da ilk kuvvetli titreşime!
Hep bizim yakınımızda bu titreşimli ölümler çünkü yanımızda başka kimse yok!
Yoksunluk ekleri hep bizim ayağımıza takılır;
Yapan vicdansız
Denetçi duyarsız
Devlet izansız
Hukuk mizansız
Bir sahip çıkanımız olmadı bunca yıldır çıkarsız.
Bir de üstüne Allah’ı çomak gibi araya sokan, bölen parçalayan insafsız!
Bir parmağım yaralandığında, elimi düzgün kullanamam ben. O tek parmağı tedavi etmeden sağlıklı çalışmaz el.
Millet dediğin nedir ki işte beş parmaktan mütevellit el!
Yaralı parmağın acısını tüm parmaklar duyar. Duymuyorsa o parmak o ele ait değildir!
İzmir parmağımız ağır yaralı, duyuyor musunuz?
UKDE
Gâvuruyum ben İzmir’in,
kanımın yarısı öte yakadan.
“Kordon” dolanması benimkisi
o da te bu yakadan…
İmbat doldurdum cebime tıka basa
her gidişimde ki,
bir sonraya dek yetsin.
Martıları saldım nöbete
ben yokken mavi öksüz kalmasın.
Saat kulesine astım aksak gölgemi,
bir ayağını onda unutmuş, öteki hükümsüz
topal gâvuruyum İzmir’in.
Ben hiç onda yaşamadım,
o hep bende yaşadı.
Borçlu kalmak istemem;
ölünce beni,
imbatta yıkayın
maviye gömün….
Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir
Yorumlar
Ellerine sağlık Aylin hanım. Ah, vicdansızlar da okusa bu yazınızı…
Merak etmeyin. Bir süre sonra unuturuz; her zamanki gibi. Taaa ki, bir daha bu acıları tekrar yaşayıncaya kadar. Kasetler vardı önceden, her seferinde başa sararız biz. Ülkemin en büyük ve tek sorunu : ZİHNİYET SORUNU. Gerisi hikâye
Mükemmel bir yazı mükemmel bir yorum.